29 Haziran 2010 Salı

Onlara her şey müstahak mı?

Elif İnal

Bütün hayatıma oranla çok kısa bir süredir Kurtuluş'ta oturuyorum ama nedense buraya ait hissediyorum kendimi. Yarı sokak odamın önünden insanlar geçerken hararetli bir konuşmanın ortasında oluyorlar ve tam odamın önünde bu konuşmadan bir iki cümle aktarıyorlar bana. Bir süre önce bir babaane torunu bisiklete binerken camın önünde konuşuyordu. Uykumun arasında hangi dil olduğunu çözmeye çalışırken, kızı 'gamast, gamast' diye uyardığını duydum. Böylece Ermenicede "gamas"'ın "yavaş" demek olduğunu da öğrenmiş oldum. Bazen de bakkalda travestileri (bunu yazarken bile rahatsız oluyorum. Hangi kelimeyi kullanmalı gerçekten? Travesti, tanseksüel. Kelimlerin duruşu demek istediklerimin önüne geçiyor. Konuşamaz hale geliyorum. Bu yüzden yazının devamında 'trans' diyeceğim) görüyorum. Bütün mahalle havasıyla birlikte bir kabulleniş varmış gibi hissediyorum burada. Belki de bu yaşadığım yeri sevmek için hayal ettiğim bir şeydir. Ki birkaç adım ötede, Nişantaşı'ndaki polis karakolunun önünden geçerken, bir "trans"ın yerde yatarak "imdat, yardım edin" diye bağırdığını duydum. Öyle bir bağırıyordu ki kendimi çok çaresiz hissettim. Olayın uzağındaydım, hem fiziksel olarak hem de his olarak. Ters yöne doğru yürüyüp gidip bakmaya da cesaret edemedim. Etsem bile karakolun önüne geldiğimde ne yapacağımı bilemezdim. Etrafta hala açık kalan dükkanlar, muhallebicilerde çalışan insanların tepkilerine baktım. Müşterisi kalmamış yerlerin çalışanları birbirlerine bakıp gülüyorlardı. "Travesti atmış kendini yerlere". Daha önceden hep bildikleri bir olaymış gibi bahsettikleri için sordum, "tanıyor musunuz?". Gülüştüler, "tanımıyoruz canım. Tahmin ettik sadece". Tanımazsınız tabii, kimse tanımaz. Uzaktan bakıp gülerler sadece. Olayın gerçekte ne olduğunu bilmiyorum ama emin olduğum bir şey var, o da polisin "trans"ı tartakladığı ve insanların bunu komik bulabildiği.

Aklıma geldikçe düşünüyorum, birinin çığlığı, yardım istemesi, polis üniformasını altından birinin diğerine vurması nasıl bu kadar doğal hatta komik karşılanır diye. Alışmak desem, insan sık gördüğü insanlık dışı bir şeyi normalleştirir mi? Yanındakilerinin tepkilerine uymak desem, hepsinin suratındaki pis sırıtış birbirine o kadar benziyor ki, bu sadece taklit olamaz. Düşünüyorum, elimde bir tek insani tepki vermeyi layık görmedikleri kalıyor. Yoksa bana çok insani gelen şeylerde insanların tepki vermemelerinin nedeni başka ne olabilir ki? Acı çeken, bağıran, tepki gösteren, yardım isteyen, nefret dolmuş olanı insan olarak görmemek.

Ahmet Tulgar CNN Türk'te katıldığı programda uzun süre insanların "neden terör arttı?" konusunda uzun uzun konuşmalarını dinledi. En sonunda ona söz verildiğinde, bütün stratejilerden, askeri yöntemlerden, "bitirmekten", haritalardan farklı olarak, "keşke bir de bu savaşın ev ev, ocak ocak insanlarda nasıl hasara yol açtığını, nasıl etkilediğini görebilseydik" anlamına gelen bir cümle sarfetti. Herkes katıldı Ahmet Tulgar'ın cümlelerine. Hemen herkes, "artık barış olsun" cümlesinde hemfikir. Barış olsun da nasıl olsun?
Ahmet Tulgar'dan hemen sonra şöyle bir cümleyle devam edildi tartışmaya, "evet, bazı insanlar öldü ama". İnsanlar öldü lafından sonra nasıl "ama" ile devam edilebilir? Artık isimleri aklımda tutamıyorum ama televizyonda şunu da duydum, "teröristlerin yaptıklarına bakılırsa onlar insan değil". Onlar insan değilse, onlara her şeyi yapmak da mübahtır. Zaten bu olaylar bu raddeye karşılarındakini insan olarak görmeyek gelmedi mı?

"Barış olsun" lafı artık bana hiçbir şey ifade etmiyor. "Terörist olarak ele geçirilen"ler insan mı değil mi? Canı yanan, ölen, öldürülen herkes insan mı değil mi? Karşınızdakini insan olarak görürseniz, aynı derecede sizin de canınız yanar. İstediğimiz kadar uzak olalım, birinin çığlığı kulağımıza geliyorsa, o çığlığın bir canlıya ait olduğunu biliyorsak, canımız yanar. Benim de bunu duyduğum zaman canım yanıyor, tek bildiğim bu.