11 Ekim 2010 Pazartesi

Şimdi gösterimde değil: Ayrılık

Elif İnal


Sinema salonunda film izlemenin en güzel yanı nedir? Karşında bir tek film vardır, başka da hiçbir şey yoktur, film dışında hiçbir şey. Yani bir tek sen varsın ve karşında koskocaman ekranda film. Tuvalet yok, çay koyalım yok, karnımız mı acıktı bir iki lokma bir şey hazırlayalım yok. Eh bir de kafan başka yerlerde değilse daha ne olsun, filmin tamamen içindesindir demektir. Bunun kamerasıyla, ışıkçısıyla, iyi oyuncusuyla, kötü oyuncusuyla, iyi repliğiyle bir film olduğunu unutursun. Ekrandan sana nasıl hissettiriyorlarsa öyle hissedersin. Kiminle empati kurman isteniyorsa onunla sonuna kadar gider, çırpınıp durursun. Çıkıntılık edip empati kurmaman gereken karakterlere yönelen bir tipsen merak etme, senin küçücük yüreğini de pır pır ettirecek bir şey var: anti-kahraman!

Bunlar çok güzel de benim gibi huysuzların da ufak ayrıntıların sinirine dokunması kaçınılmaz. İçinden hiç gülmek gelmeyen yerlerde gülündüğü için, gülmek istediği yerde başkalarının kahkahalarıyla sesi bastırıldığı için sinirini bozulan, ağlamak istediğinde ışıklar yanınca yanındakilerle göz göze gelmek istemeyip daha az veya sakin ağlayan kişiler olur çıkarız sinema salonlarında.

Gündem bu kadar yoğun, benim aklıma bu ayrımlar nereden geldi de bunun üzerine yazıyorum? İşte gündem gündem olduğu için, çok az sayıda haber içime işlediği için ben de bir kitaptan, filmden, bir sözden çok daha fazla etkileniyorum.

Ayrılık adlı film gösterime gelip de gideli çok oluyor ama İnception’ı bile henüz geçen gün izlemiş biri olarak bütün film konuşmalarını iki ay geriden takip ediyorum. Film Almanya-Türkiye filmi, ismi Ayrılık. Koydum, güzel güzel izlerken Türkçe bilmeyen küçük erkek kardeş sahneye geldi ve hakikaten tek kelime Türkçe bilmiyormuş. Almanya’daki sahneler hep Almancaydı ve alt yazı ayarlanamadı bir türlü. İki gıdımlık Almancamla filmi izledim. Sonunda da Almanca kısımları azdı, o yüzden sorun değil dedim kendime (yalan tabii ki, yarısı Almanca filmin). Bu kadar karmaşaya rağmen uzun zamandır bir film izlerken bu kadar ağlamıyordum. İşte bir tek ben, film ve koltuk vardık. Nerelerde ağlıyorum diye yanımdaki bakar mı yok, yanımdaki en güzel yerde yorum yaptı kafam dağıldı yok.

Film boyunca izleyici olarak anne-babanın geleneğin hep bir yerine tutunup kızlarını nasıl görmediklerini düşünüyoruz. Bazen “babanın değil ama” annenin nasıl kızına karşı bu kadar sert olabildiğini anlamaya çalışıyoruz. Filmde Sibel Kekili’yle, yani baş kahramanla özdeşleşiyoruz, onun kendi hayatını yaşamasına izin vermeyen ailesinin hareketlerine bir türlü hak veremiyoruz. Film bittikten sonra şunu düşündüm, filmde baş kahramanla özdeşleşmemek dışında bir seçenek var mı? Ailenin yaptıklarının altında yatanları belki biraz daha az ya da biraz daha iyi anlayabiliriz ama kızlarını haksız bulup ailenin yaptıklarını tamamen haklı bulmamız mümkün mü? Filmin anlatılışı açısından mümkün değil. Filmin sonlarına doğru “bırakın şu kızı da mutsuz olduğu kocasından ayrılsın, hayatına devam etsin, istediklerini yapsın” demeye kadar varıyoruz. Hatta kızın annesine filmin en başında da dediği gibi çok basit ama aynı zamanda çok komplike bir cümleyi tekrarlıyoruz film boyunca, “anne mutsuz olmamı mı istiyorsun?”

Peki, film boyunca hiç yumuşamayan, yumuşasa bile namus meselesi yüzünden bunu gösteremeyen baba ya da ağabey karakter olarak değil de izleyici olarak bu filmi izlese kiminle özdeşleşecek? Yoksa ağabey/babayla oturduğumuz, gittiğimiz yerler gibi izlediğimiz filmler de mi farklı?

Peki, bizim herhangi bir filmde kiminle özdeşleştiğimiz nasıl belirleniyor? Bu sadece yönetmenlerin, senaryonun, oyuncuların ustalığına kalmış bir şey mi? Bırakın filmi, herhangi bir şey izlerken, okurken çevremizdekilerin, ailemizin yorumları birikip nerelerde saklanıyor? Bir düşünelim bakalım, hangi fikirlerimiz ailemize ya da çevremize karşı çıkmak, isyan etmek adına oluşmuş, hangisi onların etkisiyle şekillenmiş, hangi davranışımız şiddetle karşı çıksak da ailemizin tıpatıp aynısı olmuş.

Kısacası, en geniş anlamıyla ailemizden nasıl kurtulacağız?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder