6 Şubat 2006 Pazartesi

Dönmek

kerem özkurt

Herkes evine dönecek bir gün. En azından onlar öyle sanıyor. Memleketinden, sevdiklerinden, anılarından, çocukluğundan, gençliğinden, haytalığından çıkmış gelmiş herkes, geldikleri yere dönecekler. Özledikleri, zor anlarında gözlerinin önünde ustaca boyanmış bir tablosunun oluştuğu o yere, o zamana. Yeter deyip en sonunda -çünkü hayat işi gücü yokken tüm bahtsızlığı ve acıyı tümden yıkıvermiştir bu biçarenin üzerine- ne varsa elinde atıp oraya gidecektir, dönecektir. Ama orası?

Orası donmuş kalmış bir zaman, bir yer. Tarihin hiç umursamadan ve karakterine oturmuş bir savurganlıkla tüketip bir kenara fırlattığı yaşanmışlıkların içindeki o yerler, o zamanlar. Biz, şehir insanlarının kanepe altlarından, dip köşe dolaplardan, çalışma masalarının kağıt biriktiren çöp kutularından toplayıp, düzelttiğimiz sonra tekrar tekrar okuduğumuz. Sanki gerçekleşecekmiş gibi, sanki gerçekten bırakılıp gidilebilirmiş gibi.

Oysa filmdeki adam yapmıştı. Gizli ajanların feleğini şaşırtıp dünyayı kurtardıktan sonra İsviçre’de dağ manzaralı iki kat evin verandasında kahvesini yudumluyordu. Yada o kadın aşkı için mükemmel bir kariyeri, peşinde koşan zengin, başarılı yakışıklı adamı ve gökdelenin en üst katındaki konforlu evini bir çırpıda silivermiş; mutluluğu, güzelliğini sakin ve sade yaşantısından alan sıradan küçük bir kasaba da bulmuştu. Öyleyse dönülebilirdi.

Belki baştan yanlıştır. Küçük bir sahil kasabasında beraber büyüdüğü komşu kızına gönül vermiş, geçimini nesillerdir balıkçılıkla sağlayan, dünyanın işlerliği üzerine yazılmış, teorilerden, kitaplardan, tartışmalardan haberi olmayan, duysa anlamayacak, evrensel düşünüp kalorifer peteğinin yanında etini kesmeye uğraşırken; aslında dünyanın, insanlarını bile insanlıktan çıkaran bir kara parçası üzerinde yaşanan acıyı ta içinde hissetmeyen, tek derdi ertesi sabah fırtına çıkmaması olan biri olarak da dünyaya gelinebilirdi.

Gel gör ki kader bir şekilde kirletti bu saf şehir insanlarını, sonra da çamurun içinde debelenir halde bıraktı. Çare: Doğaya dönülecek. O kirlenmemiş saf insanların diyarına. Bir zamanlar bırakılan ve sanki bırakıldığı gibi duran o yere, o anlara.

Bir sabah uyandığımızda bomboş olacak İstanbul; herkes özlediği yere, zamana geri dönmek için yola çıkmış olacak. Geri kalanlar ise köprü trafiği azaldığından işlerine daha çabuk gideceklerini düşünerek sabahleyin bir saat fazladan uyku çekecekler.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder