20 Temmuz 2007 Cuma

Tehlikenin farkındayız, bağımsızların arkasındayız


Mustafa Kuleli

Bu aralar en çok duyduğum soru, ‘Seçimlerde oyunu kime vereceksin?’ sorusu. Hafif bir tebessüm oluşuyor, bu soru üzerine, yüzümde. İlk defa bu seçimde, bu kadar rahat verilebilecek bir yanıt var. ‘Bağımsız sol adaylara’ diyorum büyük bir iç huzuruyla. ‘Ama rejim elden gidiyor. Tehlikenin farkında mısın?’ diyecek oluyor bazıları. Yüzümdeki tebessümü koruyarak, ‘Tehlikenin farkındayım, sabun olmaya hazırım!’ diyorum, %52 grubundaki arkadaşlar gibi.

Şaka maka, bu aralar muhtemel CHP – MHP koalisyonu için felaket telalığı yapmaya başladı bazı gazeteci ağabeylerimiz. ‘Ulusalcılar mı kazanacak, küreselciler mi?’ cümlesiyle seçimi özetlemek mümkün onlara göre. Belki de haklıdırlar, mesele bu kadar basittir. Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek bile, hiç üzerine vazife değilken, televizyon kanallarını dolaşıp ‘Aman MHP’li kardeşlerim durun, sol ile ittifak yapacaksa Bahçeli’ye oy vermeyin. Unuttunuz mu şu solcular Milli Eğitim Bakanları ile çocuklarımızı zehirledi, militanlarını hâkim, savcı yaptılar’ diye feryat ediyorsa, hakikaten dikkatle bakılması gereken bir durum vardır.Ben ise ultra-liberal cemaatten farklı olarak CHP-MHP koalisyonunun büyük bir felaket olmayacağını, Baykal’ın da, Bahçeli’nin de ‘devlet adamlığı’ (evet, yine o sihirli laf) kumaşına sahip olduğunu ve iktidara gelirlerse şu an söylediklerinden daha ılımlı olacaklarını öngörüyorum. Ne demişler; ‘Taç giyen baş akıllanır’

AKP – CHP – MHP – DP – GP başkalarının olsun, biz yine kendi adaylarımıza, bağımsızlara dönelim. En çok sorulan soruyu geçtik, gelelim en sık işittiğim şikâyete:

Sevgili dostum Çağdaş’la (Rakalar) konuştum bugün. İzmir 2. bölgede oy kullanacağını bildiğimden, ‘Mehmed Muhdi Aslan’a (o bölgedeki Bin Umut Adayı) vereceksin oyunu değil mi?’ diye sordum. O da, adayı tanımadığını, hakkında internette hiçbir bilgiye ulaşamadığını, sadece ismini ve ‘Bin Umut Adayı’ olduğunu bildiğini söyledi. Vallahi dostum haklı. İnsan; Ufuk Uras, Levent Tüzel ya da Baskın Oran gibi bir adayı olunca, gönül rahatlığı – bahar ferahlığı ile gidiyor sandığa. Ama diğer bölgelerdeki adaylar o kadar tanınır olmayabiliyor. Hele İstanbul 3. bölgedeki Sabahat Tuncel ya da İzmir 2. bölgedeki Mehmed Muhdi Aslan örneklerinde olduğu gibi, cezaevindeyse adayınız, tereddüde düşmemek zor.

Gelgelelim ortakaday.net’teki arkadaşlarımız bu derdimize derman olacak bir e-posta gönderdiler dün. Bağımsız adaylarla seçime girme fikri ortaya atıldığından beri yapıcı tutumlarıyla tüm çevrelerin takdirini kazanan ortakaday’cılar, yine yapacaklarını yapmışlardı. Diyorlardı ki: “Şimdiden bilmeliyiz ki oy vereceğimiz ve haftalardır seçilmesi için kampanya yaptığımız adaylarımızın bir kısmı seçilecek; ama bazıları da seçilemeyecektir. Oy verdiğim aday kazanmadı diye kimse canını sıkmamalı. Çünkü TBMM'ye yolladığımız her adayımız, kazanamayan adaylarımıza oy verenlerin de temsilcisi olacaktır.”

Biz de bu anlayışta buluştuk dostumla. 2004 yerel seçimlerindeki ‘Demokratik Güçbirliği’ deneyiminde de benzer bir durumu yaşamıştık. Bazı seçim çevrelerinde EMEP çatısı altında seçime giriliyordu, bazılarında ÖDP, bazılarında SHP. Önemli olan o ittifakın, o projenin desteklenmesiydi. Bugün de durum budur. Bu birlikteliğin başarıya ulaşması gereklidir. Hem kim bilir, belki yakın bir gelecekte bir çatı partimiz olur; yeni sosyal hareketleri temsilen ÖDP, işçi sınıfını ileri unsurlarını temsilen EMEP ve Kürt siyasi hareketini temsilen DTP bir olur, ortak bir program çerçevesinde, emekçilerin umudu olur. Ne dersiniz? Hoş olmaz mı? (Fazla naifim galiba)

Yani artık bu sorunumuzu da huzurunuzda çözdük. Ben zaten soranlara ‘Bağımsız Sol Adaylar’a oy vereceğim’ diyordum, tüm projeyi kastederek. İzmir’imde kullansaydım oyumu Levent Tüzel’e oy verecektim. Beşiktaş’ımda olduğumdan Baskın Oran’a vereceğim, göğsümü gere gere.



Not: Cem Uzan bugün açıklamasını yaptı. Bu açıklamayı yarın, yani seçimden bir gün önce, hangi gazeteler yayınlayacak göreceğiz. Açıklamanın çok büyük bir etki yaratmaması kuvvetle muhtemel. Özetle şöyle dedi Cem Uzan:

“Başbakan kardeşimi çağırıp ‘Hem siyaset, hem ticaret olmaz. Ailece karar verin. Abin siyaseti bıraksın. Yoksa bedeli ağır olur, gereğini yaparım’ dedi, ardından siyasi linç başladı.”

Not iki:
Birkaç arkadaşımın ısrarla istediği, bağımsız adayların belirlenmesi sürecini ve sol partiler arası ilişkileri, seçim sonrasında yazacağım.

-İstanbul-

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder