18 Temmuz 2007 Çarşamba

Zoraki bir seçim yazısı ve Uzan sürprizi

Mustafa Kuleli

Günlerdir “iyi fikirler, konular bulup yazayım” diye bekliyorum ama nafile. Rutin bir sıkıntı ve kanıksama hali esir almış beni. Malum, ülkemiz ‘seçim sath-ı maili’ne girdi ya, ille de bir şeyler yazmak lazım. Ama yok! Seçime 4 gün kalmış, insanın iki duble içmeden yazası gelmiyor. Temmuzun bu sıcak günlerinde İstanbul’dayım üstelik. Sizler de bu yazıyı okuduğunuza göre, sahillerde sırtüstü yatmıyorsunuzdur. Anlarsınız halimden…

İstanbul’dan birinin, bir internet sitesi aracılığıyla (laf aramızda çok önemli bir sitedir) seçim havadisleri vermeye kalkması abesle iştigal gibi. Dev televizyon kanalları, gazeteler, ajanslar bu işi layıkıyla yapıyor. Ben size bireysel gözlemlerimi aktaracağım yalnızca. O büyük mecraların atladığı bazı detayları paylaşmaya çalışacağım.

1999’dan beri seçimleri takip ediyorum. 1980 sonrası kuşağından olduğumuz için, övünmek gibi olmasın, ancak o yıllarda aklımız ermeye başladı. 1999’u, 2002’yi gördük, şimdi yine bir genel seçime gidilirken ‘bu sefer bir şeyler söylemezsem çatlarım’ dedim, kendi kendime.

Neyse uzatmayayım; özetle, bu seçim şimdiye kadar gördüğüm en sönük seçim ve aklımda pek çok soru işareti var: Niye seçime gidiyoruz? Cumhurbaşkanı seçemediğimiz için. Peki, seçimden sonra Cumhurbaşkanı seçebilecek miyiz? Meçhul! Partilerin Cumhurbaşkanı adayları belli mi? Değil. Kimle hükümet kurabileceklerini açıklıyorlar mı? Hayır. AKP yine açık ara birinci mi olacak? Evet. CHP yine ikinci mi olacak? Evet. Oyları ne kadar değişir? Vallahi her gün servis edilen araştırmalara bakılırsa en fazla %5’lik bir artış mümkün iki parti için de. Peki ne değişecek? MHP ve DTP de meclise girecek ve belki sosyalistler de. (ki bağımsız adaylar bu seçimin en önemli olayı)

Bu belirlilik yüzünden mi heyecansız geçiyor peki seçimler? Sadece bu yüzden değil galiba. Cumhuriyet mitinglerinin havası geçti, CHP potansiyel tabanından alabileceği maksimim oya ulaştı, merkez sağda bütünleşmenin olmaması AKP’yi tek seçenek haline getirdi ve en önemlisi düzen-içi partilerin farklı şeyler söylemediği artık anlaşıldı. Tartışabilecekleri yapısal bir mesele kalmadı. Merkez’in temsilcisi CHP, küresel sisteme entegre olamamış burjuvazinin desteği arkasında, şeriat ve bölünme korkusu yayıyor; çevrenin temsilcisi AKP küresel sisteme entegre olan ‘yeni burjuvazi’nin desteğiyle, dünyaya daha çok açılma, özgürlük ve refah vaat ediyor. Ama hangisi iktidara gelirse gelsin; MHP, GP veya DP iktidar ortağı dahi olsa, aynı program uygulanacak. Herkes de bunu biliyor ve dolayısıyla sonu belli bir televizyon dizisi izler gibi, sıkıla sıkıla bu diziyi izliyor. Baykal’ın müthiş gayreti ve CHP’nin kusursuz reklâm kampanyası bile heyecan yaratamıyor.

Peki, ne olsaydı farklı olurdu? Seçim barajı %5 olsaydı, elbette her şey çok daha farklı olurdu. Baykal ve Erdoğan bir televizyon kanalında 3-4 saat tartışsalar sonuç yine farklı olurdu. Ama bunlar olmadı. Şimdi tek umudumuz Cem Uzan’ın bugün (çarşamba) ya da yarın, olmadı cuma günü açıklaması beklenen belge. Uzan, Tayyip Erdoğan’ın Mayıs 2003’te, Başbakanlık’ta Hakan Uzan’dan bir şey istediğini, bu olmayınca Haziran’da Çeaş-Kepez’e el konulduğunu ve siyasi linçin başlatıldığını söylüyor. Açıklayacağı belgeyi bugün-yarın göreceğiz. Cem Uzan’ı tanıyanlar böyle konularda asla spekülasyon yapmayacağını ve elinde ya bir ses kaydı, ya bir görüntü ya da bir resmi evrak olduğunu tahmin ederler. Asıl mesele, Uzan’ın açıklayacağı bu belgeye Doğan Holding medyasının yer verip vermeyeceği. Zira Atv-Sabah grubu zaten TMSF’nin elinde ve bu habere yer vermeyecek. Doğan grubu da (Kanal D, Star ve 10 küsur gazeteyle) bu belgeyi yayınlamazsa dört büyüklerden geriye sadece Show TV-Akşam grubu kalacak. Dolayısıyla Uzan, son kozunu da boş yere harcamış olacak.

Bekleyelim, görelim. Bunu bir ön yazı olarak kabul edin. Ne de olsa seçim günü ve gecesi internet sitelerine yayın yasağı yok. GünlükHayat’ta seçim öncesi ve sonrasında, seçim gündemini ve ‘memleket meselelerini’ işlemeye devam edeceğiz.


Önemli Not: İlhan Selçuk'un MHP için yazdığı "Dün bana işkence etmiş olanlarla bugün el ele vermeyi yurtseverliğin doğal ve sade gereği sayıyorum." satırları üzerine, CHP-MHP koalisyonu ve hatta Demirel’in Cumhurbaşkanı olma ihtimali en çok konuşulan senaryolardan biri haline geldi. Sahi, söz konusu vatansa gerisi hakikaten teferruat mı?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder