5 Ekim 2008 Pazar

Kalkınmanın ve adaletin krizi


kerem özkurt

En bilmişinden en cahiline kadar herkes haberdar: tüm dünya ekonomik krizle çalkalanıyor. Bizimki gibi kriz lafına aşina, hele de yakın zamanda depresyon atlatmış(?) bir ülkenin çocukları için yeni bir şey yok ortada. “Düşmez kalkmaz bir Allah” tevekkülü ile istiareye yatarız; zaten elde avuçta ne kaldı değil mi? Ancak vaziyet bundan bir parça karışık.



Her on-on beş senede bir döngüsel gelen ekonomik krizlerden farklı olarak bu kriz tüm dünyayı pençesine almakla kalmadı, bir yerlerde hata yapıldığını acı bir şekilde öğretti ekonomistlere. Kökü 1980’lere uzanan, paradan para kazanma temelli bir sistemin çöküşüne tanık olduğumuzu yazacak ilerde kitaplar. Üretimin nerdeyse yok olduğu; ama sanki varmışçasına pazarlandığı bir sistem.



Ayakları yere daha sağlam basan bir ekonomiye geçilir mi? Sosyal adaleti tekrar devletlerin gündemine taşıyacak bir ekonomi? Bizi 18 yüzyıl Liverpool’unda yaşıyormuşuz hissinden kurtaracak bir anlayış yerleşir mi? Konuşmak için erken; öyle olmasını ümit edelim.



Türkiye’ye gelince; endişelenecek bir şey yok. Küresel ekonomi sadece ve sadece kriz sırasında adaletli davranır. Kim ne kadar bulaşmışsa globalizme, o kadar zarar görür krizlerden. O yüzden birçok ekonomistimiz ilk defa Türkiye’nin küreselleşememesine seviniyor bu aralar. Gene de kaçarı yok; kriz Türkiye’yi de vuracak. Adaletsizlik de tam bu noktada başlayacak…



Birçok yorumcu vatan millet edebiyatına çoktan başladı: “Ülkemiz dar bir boğazdan geçiyor ve herkesin fedakârlık yapması gereken günler yaklaşıyor.” İşte nedense bu fedakârlık kısmına takılıyorum bu aralar. Tüm bu küreselleşme tantanasında en çok zarar gören kesim; hadi korkmayalım ismini koyalım; beyaz ve mavi yakalılar, ücretli kesim ve emekli ordusu; zaten bir “fedakârlık” içinde değiller miydi? Milli gelir yükselirken; (herhalde milli olmadıkları için) gelirden pay alamayanlar neden bu işin faturası kesildiğinde hesabı ödemek zorunda bırakılıyorlar? Kimsenin bu insanların karşısına kaypakça geçip “bugüne kadar küresel ekonominin tüm nimetlerinden faydalandın ama bak krize girdik hadi bakalım üzerine düşeni yap şimdi” demeye hakkı yok. Ekmeği kim yediyse parasını da o ödesin. Hem böyle değil miydi sabık ekonominin desturu…



Sonuç olarak korkulacak bir şey yok efendim; dibi görmüş olanın dipten öte düşecek yeri yoktur; batmakta olanlar düşünsün…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder