19 Ekim 2006 Perşembe

Pamuklara sarılmış nobel

kerem özkurt

Artık Nobel ödüllü bir yazarımız var. Yıllardır yakındığımız bir eksikliğimiz giderildi. Orhan Pamuk için de Türk edebiyatı için de büyük bir adım olarak gördü bazısı, bazısı Pamuk’u ihanetle suçladı; ödülü hak etmediğini, kabul etmemesi gerektiğini savunanlar oldu. Tartışmayı medyadan takip edenler ise sevinelim mi yoksa öfkelenelim mi şaşırdılar.

Ben olaya pragmatik yaklaşanlardanım. Pamuk’un tüm kitaplarını okumamakla beraber okuduklarımdan zevk aldığımı belirtmeliyim. Pamuk güçlü bir yazar. Birçok eleştirmenin aksine, onun Tanpınar’ın takipçisi olduğu fikrine katılıyorum; hatta ifade-i meram açısından Tanpınar’la yarışabilir ama ben Pamuk’ta Tanpınar’ı okurken alttan alta kendini hissettiren derin entelektüel birikimi ve bu birikimin getirdiği hedefi on ikiden vuran toplumsal tahlilleri çok göremiyorum. Nobel alacak kadar iyi bir yazar mı? Bunun eleştirisini yapabilecek biri değilim; kimsenin de yapması taraftarı değilim.

Nobel, dünyanın belki de en saygım edebiyat ödülü olmasına rağmen, sonuçta her ödül gibi jüriyi oluşturanların beğenilerini yansıtır. Onların koyduğu kıstaslar geçerlidir. Onun için Pamuk’un hak edip etmediği tartışması aynı yerde düğümlenmeye mahkûm: Jüri uygun görmüş, vermiş; ama herkes fikrini belirtmekte özgür. Gene de Pamuk’un sırf malum konu ile ilgili açıklamaları yüzünden ödülü aldığını iddia etmek en hafif tabiriyle naiflik gibi geliyor bana; aynı şeyleri Türkiye’de birçok yazar söylüyor ama hepsi Nobel’e aday gösterilmiyor. Şunu demek istiyorum, Nobel yazarların siyasi etkinliklerine ağırlıkla bakar ama kendi prestijini korumak açısından iyi yazarları değerlendirmeye almak zorundadır. Sonuçta Orhan Pamuk iyi bir yazardır.

Şimdi biraz da konu hakkında atıp tutalım. Pamuk gerçekten Nobel ödülü alabilmek için siyasi bir oyuna giriştiyse, kabul etmek lazım oyunu tuttu; Pamuk Nobel’i aldı. Amaca ulaşmak, amaca giden yoları ne kadar meşrulaştırır şüpheliyim, gene de başarılı bir hamle olduğunu takdir etmek gerekir. Tabi burada en ufak dokunmada uyanan/uyandırılan aşırı hassas ekibimizi de unutmamak gerekir; onlar durumu yargıya taşımasalar, bu kadar fırtınalar koparmasalar, Pamuk açıklamaları ile topluma ters düşen muhalif, kendi bildiğini söyleyen cesur yazar imajını bu kadar kolay çizemezdi.

Aklıma gelmişken, kitaplarda vatan haini cümleler, paragraflar aranmasına artık bir son verilmesinden yanayım. Roman, temelinde bir kurgudur, gerçeğe en yakın olanı bile. Yazar gerçekte yaşamadıklarını, gerçekte düşünmediklerini, hatta karşı oldukları her şeyi romanda yaşayanların, düşünenlerin dilinden aktarabilir. Pamuk’un, Şafak’ın romanlarından devşirilen cümlelerin kallavisini rahmetli İlhan’ın romanlarından da devşirmek mümkün; önemli olan kimin ne yazdığından çok kimin ne niyetle devşirdiğidir bence. Aynı şekilde Bedri Baykam konuşunca sanatçı çılgınlığı deyip, Pamuk konuşunca mana aramak, ola ki Pamuk aranan manayı cömertçe önümüze sersin, tek kelimeyle ayrımcılıktır. Bırakın konuşsun sanatçı; anlamlı anlamsız, doğru yanlış; asıl duyarlı olmak her söylenen üzerinde tepki vermeden önce bir süre düşünmektir bence.

Pamuk’un okumak istediğim kitapları var hâlâ. Nobel almasa da olacaktı, keyif aldığım bir yazar. Bundan sonra da keyif aldığım için okuyacağım; edebiyatın amacı da bu değil midir zaten.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder