29 Aralık 2007 Cumartesi

Pinhani’de bir şey yok

Mustafa Kuleli

Pinhani ile tanışmam ani olmadı. “Ben nasıl büyük adam olucam” ve “İstanbul’da” şarkıları, ara ara kulağıma çalınıyordu ilk zamanlar. Bir gün dedim ki, yahu git şu adamların albümünü* al da doğru dürüst dinle. Gittim aldım, iyi ki de öyle yapmışım…

“İstanbul’da” ile açıldı albüm: “Kaçamayıp da saklanan kedicikler gibi / sığındım senin sıcaklığına”

Dakika bir, gol bir! Böylesine ‘gerçek’ sözler, eşsiz bir vokal, insanın içine işleyen gitar soloları ve toplamda müthiş bir ahenk ve duygu yükü…

Şarkı iki, şarkı üç, dört, beş derken, "Allah Allah, yahu bu şarkıların hepsi güzel!" Bir de favorim olan altıncı şarkı var. Diyorlar ki: “Herkes köşesini kapmış, iyi ama ben nasıl büyük adam olucam” Bizler gibi, kapılmış köşelere karşı yazı yazmaya, varolmaya çalışan insanlar için marş niteliğinde bir eser!

Başlarda; zamanla geçer, bu şarkılar da unutulur, hele biraz bekle, hemen yazılar döşenip de sonra madara olma diyordum kendi kendime. Ama yok, gerçekten çok güzel yaptıkları müzik.

Daha sonra ufak bir araştırma yaptım haklarında. Solist Sinan Kaynakçı ve Bas gitarist Zeynep Eylül Üçer kuzen imişler. Bulutsuzluk Özlemi’nin efsanevi gitaristi Akın Eldes ve Davul ustası Cem Aksel de onlara destek verince işte bu albüm çıkmış ortaya.

Peki bu mu meselemiz? Sadece güzel müzik yaptıkları için mi konu ediyoruz Pinhani’yi? Evet diyemeyeceğim. Nasıl anlatsam bilemiyorum. Bu arkadaşlarda başka bir şey var. Ya da bir şey yok. “İmaj” yok mesela. Sinan’ın kafasında jöle, Zeynep’in yüzünde makyaj yok. Web sitelerinde (www.pinhani.com) “afili rock’cu” fotoğrafları yok. Sarf ettikleri sözlerde “Dizi müziği de yaptık, biz artık olduk” havası yok. Hala üniversite kampüsünde, çimenler üstünde ya da sahilde gitar çalar gibiler. Biz de etraflarına toplanmış, halimizden memnun, dinliyoruz.

Daha da önemlisi bu kardeşler de bizler gibi 80 sonrası kuşaktan. Bizlerle aynı çağın, aynı iklimin çocukları. Muhtemeldir onlar da “Süper Baba” izlediler mesela, onlar da 90’ların o baş döndürücü dönüşüme tanık oldular, onlar da Anadolu Lisesi/Kolej sınavı stresini yaşadılar.

İşte belki de bu yüzden müzikleri bu denli içimize işliyor, sözleri bu denli sarıyor bizi.

Aynı dili konuşuyoruz çünkü…

* * *

Pinhani ile hala tanışmamış birileri vardır belki diye yazıldı bu yazı. Yoksa haklarında söyleyebileceğim daha fazla bir şey yok. Ürün ortada. Hala dinlemediyseniz, dinleyiniz. Tavsiyemizdir.


* Pinhani, İnandığın Masallar, 2006 Piccatura

-Frankfurt/O-

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder