10 Ağustos 2009 Pazartesi

TRT neden BBC olamaz?



Duygu Kocabaylıoğlu

Radikal'den KEMAL YILMAZ bugünkü (10/08/2009) köşesinde TRT’nin bu seneki Ramazan programları için kalktığı atağın detaylarını vererek kültür sanat okuyucularını aydınlatmış. Yazının tümünü okumayanlar için özetle şunu diyebiliriz ki, TRT’nin Kürt,Türk Orta Asya ve Çocuk açılımından sonra sıra Ramazan açılımına gelmiş. Hemen endişelenmeyin, TRT-İslam’a daha var gibi görünüyor. Ama Yılmaz’ın aktardığına göre bu yıl ki Ramazan programlarının şekli şemali değiştirilerek, cami ve çiçek görüntülerinden oluşan kolajlar yerine daha ‘şık’ işlere imza atılması planlanıyormuş. TRT “bir grup ödüllü sinemacıya ‘oruç filmleri’ sipariş” etmiş. Afiyet, bal şeker olsun şimdiden. Bu sene Çağrı’nın 478. kez yayınlanmasından kurtulduk demek ki!

Bu köşe yazısı bana aylar önce şans eseri seyrettiğim bir programı anımsattı.
27 Ocak 2009 Salı akşamı, TRT'de Tayfun Talipoğlu’nun sunduğu “Nasılsınız?” programında akademisyenlerle ve televizyoncular karşı karşıya gelip TRT’nin ne olması gerektiğini, zamana nasıl ayak uydurması gerektiğini, masraflarının vatandaştan alınan vergilerle karşılandığı bir devlet kurumu, bir kamu kurumu olarak, her vatandaşa karşı hangi sorumluluklar altında olduğunu tartışmışlardı. Tahmin edebileceğiniz üzere akademik kanat (her ikisi de gazeteci ve öğretim üyesi olan Haluk Şahin ve Esra Asan) TRT’nin yayın standardının yükseltilip, modern yayından sadece popüler kültürün anlaşılmaması gerektiğini, TRT’nin daha kaliteli yayınlarla halkın her kesiminden insanlara ulaşması gerektiğinin altını çizmişlerdi. Özellikle Esra Asan’ın “Ben TRT’yi açtığımda karşımda BBC kalitesinde bir yayın görmek istiyorum” benzeri bir cümle sarf ettiğini gayet net hatırlıyorum.

Televizyoncular kanadının ise Tarkan’a milyonlarca para ödeyip, yılbaşı şovu yapılmasını ateşli bir biçimde savunduklarını anımsıyorum. Ya da popüler kültüre ulaşmak amacıyla Sibel Can’a program yaptırılmasını ‘caiz’ gördüklerini. İzlenilir olmak ve özel televizyonlarla yarışmak önce Tarkan şovundan, şimdi de oruç temalı filmler yelpazesinden geçiyor demek ki. Halk bunu istiyor!
Ne menem bir şey olduğunu halen çözemediğim 'halk arzusuna' göre, bu ‘çeşitliliği’ yaratanın, nabza göre şerbet verenin de aynı iktidar erki olduğunu unutmamak gerek. Tutarlılık da son haddinde yani.

Sözümüzü bağlayalım, o zaman TRT neden BBC olmaz? Ya da ne zaman BBC olur?

İktidarlar değiştikçe başındaki yöneticilerin ve kadroların değişmediği, kamu hizmeti yayıncılığının belli ve yüksek standartlarda benimsenip esen rüzgâra göre değişmediği ve ortaya koyduğu televizyon programları uluslar arası diğer kamu kanalları arasında imrenilip, örnek alınacak kaliteye geldiği zaman. Ne zaman bir tarih ya da belgesel dergisi TRT’nin hazırladığı programın CD’sini, büyük reklam yaparak okuyucularına hediye olarak verirse o zaman "TRT, BBC ayarına çıkmıştır", derim.

Aha bu kadar da düz mantıklıyım. Oruç tutmanın faidelerini halka aşılamayı amaç edinmiş bir ‘kamu’ televizyonuna karşı ancak bu mantık işleyebiliyor zira.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder