23 Ağustos 2009 Pazar

Siyah yada beyaz

kerem özkurt

Teknoloji ile barışık biri olmadığımı kabullenmek gerek. Halbuki hayatım şimdi olduğundan çok daha kolay olurdu parmaklarım klavyenin üzerinde daha seri hareket edebilse. Birkaç kısa yol tuşu daha öğrenebilsem yada bir sihirbaz gibi Windows’un en bilinmedik köşelerinden en iş kolaylaştıran seçenekleri bulsam. Hani olmayacak şey de değildi. Benden, çok değil, bir iki nesil sonrasına kancaya atabilseydim. Hadi onu yapamadım, kendi neslimdeki cevval atakan, o gidişatı kendi meşreplerince çözüverip ayak uydurmayı beceren cin akıllı devrelerim gibi olabilseydim birazcık. Öyle asosyal asosyal oturacağıma televizyon karşısında.

Napalım bizim payımıza bu düştü. Şimdi iki yan masada rengarenk ve IMF’in icra kuruluna sunulacak kadar titiz ve tumturaklı görünen; gerçeğinde ise ne sihirdir ne keramet el çabukluğu excel’dedir marifet yolu ile hazırlanmış raporlar yazılırken, gazetede Maykıl Ceksın’ (çocukluğumda yazdığım gibi) ın ölümüne üzülebiliriz. Çünkü, ben onu öğrenebildim kendi payıma. Çünkü çocuk tacizi haberlerinden çok önce de biliyordum adını. Uydurma kelimelerle şarkılarını söylüyordum, hem de ezbere. Kasetlerin alt kapakçıklarını kırıp şarkılarından karma kasetler yapıyorduk. Siyah olduğu zamanı biliyorduk; zaten iki renk biliyordu televizyon henüz.

Çok şey kaçırdı mı bizden sonra doğanlar, yada biz mi yan bastık erken doğarak. Kim bilir. Beylik konuşmaya gerek yok. Bu da kısa ve basit bir yazı zaten; ve sadece Maykıl’ın ölümü ile çocukluğumdan bir şey eksildi, bir odanın kapısı kapandı, tam gittiğinde yanımda olduğunu anladığım birini kaybetmişim diye yazıldı..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder