26 Haziran 2009 Cuma

Adım adım adamlaşma

Tuna Taş

Maddiyatın ağırlığından sıyrılıp biraz hafif bakmak yaşama, algımdaki şeytanı görmezden gelip yudum yudum içmek yaşamı, üstümdeki gereksiz yükten sıyrılmak için çok kez denediğim ve başarıya ulaştığım eylemleri oluş sırasına koyup bir müddet solumak içimi, kokmuş bir yığının içini deşip çekip almak yaşayan suretlerimi, yaşamdan bir kulaçta bulmak varılması farz yönü.

Ruhum koşuyor içimde, yüzümden yüreğime kadar olan kısmım garip bir ısrarla değişiyor, kızarıyor. Bir de sözlerin üstünde limon kıvamında bir ekşime yapıyor ki her konuşmanın sonuna “aslında” ile başlayan yan cümlecikler serpiyorum.

Uzun zamandan beri parmaklarım bir kelimenin yaşamını kurtarmak için çalışmamıştı. Uzun zamandan beri farkında olamamışım bir şeyleri yapmaya başlayıp zevkini almanın. Bir yanım küfürleri basmaya başlamadan, kaç tane yanım olduğunu bilmemişim.

Şöyle gelişigüzel bir çanta hazırlasam, dedim. Büyük yaylalara çıkıyorum, büyük dağlar arasından. Gözüm yeşil yeşil; gönlüm nehir nehir olsa, diyorum. Bu esen yelleri bilsem, adını çıkarsam saksımın çıkınından. Ah bir de müzik, diyorum. Dalga dalga çarpacak kulağıma. “Bu gökyüzünde sen, ben ve yıldızlar” diyebilmeliyim. Çıkıyorum dağlara dağlara, aşıyorum dağları dağları. Küçük küçük ev kümeleri ardından uçsuz bucaksız, sessiz ve de zamansız “ileriler”i sevmek, daha ileri, daha ileri gitmek; daha içelim, daha içelim havasından, suyundan ve de tohurundan bu dağların. Bu dağları çok sevdim. Bu dağlara çok çıktım, çok gezdim bu dağları. Ama ne garip bir yalnızlığı vardır oraların. Tek başınasın, kıçında sallanan eksik ritim bir ege rüzgârı, elinde milyon kere dudağına çivilemiş olduğun nikotin barakası ve saçı sakalı olan bir siluetin mevcut. Oh ne güzel ne güzel, diyor bastığın toprak. Açsan kollarını sarabileceksin sonsuz yaşamı, açsan kollarını değebileceksin yaşama, diyebileceksin yaşadığını. Yayladaki toprağın hafifmeşrep oluşu, kollarında sabahlamışsın sanki, bir o kadar dağınık ve biraz da yaralı. Ama yaralar, yarılanır ve sonrasında sarılır sıkı sıkı. Ah, diyorum da koyvermiyorum kendimi. Çantada yaşanmışlıklar var işte, Sevgilim diyor: “Kaçalım gidelim buralardan…”Hâlbuki kaçıp gitmek için hazırlanan çantayla yanımda götüreceğim her şeyimi. Hafif bir göç budalası kırlangıcın uçuş menzilinde kalacak her şeyim, noktam, virgülüm.

Adım adım adamlaştık işte; her şey işte. Evde kimse yok.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder