2 Ekim 2007 Salı

Özgürlüğe ağıt (a requiem for freedom)




Duygu Kocabaylıoğlu




İnsanoğlu, Platondan beri evrensel doğrunun peşinde, Aristo’dan beri mutlakıyetin dar çemberi içinde. Çünkü sınırları çizilmiş, kurtarılmış alanda eşelenmek her zaman daha rahat, daha zahmetsiz; daha güvenli. Birilerinin sizin yerinize mutlak doğruyu belirlediği ve tek yapmanız gerekenin bu mutlak doğruya göre hareket etmek olduğu sorunsuz ve sorumsuz bir yaşam şekli. Bu yüzden din odaklı yönetimlere, diğerlerinden daha bağlı, daha bağımlı, daha bir kanıksamış insanoğlu var tarih sahnesinde yüz yıllardır. Hıristiyan’ı, Müslüman’ı, Musevi’si fark etmeyecek kadar da uzlaşmış bir içgüdüyle. Tek Tanrı’dan ve iktidar erki olmaktan başka henüz ortak nokta tutturamamış, sürekli savaş hainde 3 büyük din.





Fakat yüzyıllar sonra ha ekonomik mutlakıyet olan kapitalizm geldi dinin yerine, ha daha özgürlükçü ve eşitlikçi olma iddiasındaki mutlak faşizm. Nasıl da mutlu insanoğlu kafasına kafasına dikte edilmesine zaten hali hazırda idrak edebileceklerinin.





Nasıl da rahat o sular, debelenmekten korkan küçük balıklar için. Kullanabileceğim tüm yetkilerimi 1 oy karşılığında sana devrediyorum ki, benim yerime anayasa(k)yı yapabilesin; yapabilesin ki, biz, bir arada duramayan habis insanoğlu tek elden yönetilmek için bak nasıl da feragat ediyoruz birbirimizi boğazlama özgürlüğünden... Sen söyle bize, ‘şunu yap, bunu yapma’ diye. Aman ha, başıboş bırakma, belli olmaz sağımız solumuz...


Ha yarın öbür gün, tamamen bizim iyiliğimizi gözeterek yaptığın yasaları beğenmediğimizi söylersek, olur ha es kaza fikrimizi beyan edersek, sakın kulak asma bu sivrisinek vızıltısına. Anlayana davul zurna az bile, sen kendin çalıp, oynamana bak; zira en baştan söyledik sen bizden daha âlim, daha bilirkişisin mevzuu bizim kişisel özgürlüklerimiz olduğunda...








Sen, ‘bize rağmen ve bizim için’ asıp kesebil ki, bir zamanlar kralların, padişahların güdümündeyken sarıldığımız o rahat mutlakıyetçiliğe zeval gelmesin, sakın ha!


Sen işini bilirsin devlet baba, yüksek iktidar erki; hepimiz 1 oy etrafında eşitiz ama sen bizden daha eşitsin şüphesiz ki. Şüphesiz ki rahatız, başımızda neyin doğru neyin yanlış olduğunu kötekle anlatacak bir "baba" figürü olduğundan dolayı.





Ah insanoğlu, zahmet edip söyler misin bana, mutlak ve evrensel doğruyu arayan Platon’dan başlayıp 2000küsür yıldan bu yana, bir toplumsal sözleşme mavnası koydun ortaya, kuyruğunu peşi sıra yakalamaya çalışan kediden ne farkın var aynı çemberde dönerken, düşünebilme yeteneğinden başka? Farkındalık bile yok, ki öyle içselleştirilmiş güdülme güdüsü, artık her şey müstahak sana, hak ettiğinden de beter yönetilirsin bu ahval ve şeraitle örülmüş rahat duvarların arasında…


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder